logo

Sosyal Çalışmalar İçin Dijital Dünya Analizi…

İnsan ve Çevre Derneği Binder tarafından organize edilen “Sosyal Çalışmalar İçin Dijital Dünya Analizi” programı, İstanbul ve yakın illerdeki 30’e yakın sivil toplum kuruluşunun yönetici ve üyelerinin katılımıyla İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi.


Sivil toplum kuruluşlarının dijital gelişmelere kayıtsız kalamayacağını belirten Zinde Sosyal Gelişim Derneği Başkanı Emin Çınar, “Kitle iletişim araçları gelişerek, genişleyerek hayatımızı etkilemeye devam edecektir. Mühim olan, varlık sebebimize uygun bir hayatı yaşayabilmemiz bakımından, ilahi mesajımız Kur’an’ın anlamıyla her an buluşarak, Peygamber (sas) Efendimizin tavsiye ve prensiplerine tam uyarak, medyanın ve tüm kitle iletişim araçlarının bize sunduğu imkânları ve içerikleri kritik ve analitik düşünme süzgecinden geçirerek ‘bilinçli medya takipçisi’ olmaktır” dedi.

 

Hasan Kahveci15 Rebiülevvel 1434, 27 Ocak 2013 Pazar günü sabah 08.00’de başlayan program 17.00’de sona erdi. Programın açılış konuşmasını Turkuvaz Medya (ATV-Sabah) Bilgi Sistemleri Grup Müdürü Hasan Kahveci yaptı. Teknolojinin giderek önemini artırdığını ve hayatımızı kuşattığını, genel yapısıyla medyanın, özelde sosyal medyanın giderek önem kazandığını belirten Hasan Kahveci, “Özellikle genç kuşaklar için vazgeçilmez bir araç haline gelen internetin ve sosyal medya olgusunun iyi algılanması, taşıdığı risklerin farkına vararak, içinde kaybolmadan amaçlarımıza uygun olarak etkin ve doğru bir şekilde kullanılması için çalışmalar yapılması gerekiyor. Bugünkü programımızda hep birlikte dijital dünyanın durumunu, nereye gittiğini ve etkin bir şekilde nasıl kullanılabileceğimizi anlamaya çalışacağız” dedi.

 

Sunuculuğunu iletişim uzmanı İbrahim Çelen’in yaptığı programın öğleden önceki ilk kısmında Türkiye Bilişim Derneği İstanbul Şubesi Onur Kurulu Üyesi Levent Karadağ, “Sivil Toplum Kuruluşlarında Sosyal Paylaşım Sitelerinin Önemi; Sosyal Yaşamı Yeniden Düşünmek” konusunda katılımcılara hitap etti.  Sosyal medyanın ortaya çıkmasıyla birlikte paylaşan, tartışan, soran, yorum yapan ve eleştiren büyük kitleler oluştuğunu ifade eden Levent Karadağ, “Yapısı gereği öngörülemez ve müdahale edilmediği takdirde kontrolsüz şekilde yayılabilen sosyal medya içeriğinin takibi, analizi ve doğru şekilde yönetimi, internet ortamında itibarını korumak isteyen marka ve kişiler açısından ihtiyaç halini aldı” dedi. Günümüzde siber savaşların arttığını kaydeden Karadağ, İran nükleer santralının çökertilmesini, radar sistemi hack’lendiği için Libya savaş uçaklarının hareket edememesini, Türkiye’de 50 milyon insanın kişisel bilgilerinin çalınmasını, son dönemde artan akıllı evlere internet üzerinden yapılan saldırıları örnek olarak verdi.

 

“Bir hikâyeniz varsa sosyal medya size hizmet eder”

Sivil toplum kuruluşlarının etkin olamamasının nedenlerini, katılımın düşük olması, mali sorunlar, kurumsal kapasitenin düşüklüğü, yenilikçi projelerin üretilememesi, STK’lar arası işbirliğinin sağlanamaması ve medyada yeterince yer edinilememesi olarak sıralayan Levent Karadağ, “STK’lar çok iyi organize olarak sosyal medyada gönüllülere ulaşabilir, güçlü üye güçlü proje profili oluşturabilir, sponsorlar bulabilir, sesini geniş kitlelere duyurabilirler. Muhataplarının hepsi sosyal medyada yer alıyor. Sosyal medyayı bilinçli ve aktif kullanan STK’lar diğerlerinden her zaman bir adım önde olacaktır. Anlatacak bir hikâyeniz, takdir toplayacak bir faaliyetiniz varsa sosyal medya size hizmet eder” dedi.


Programın öğleden önceki ikinci bölümünde İstanbul Şehir Üniversitesi Bilgi Teknolojileri Direktörü Rıdvan Ahmet, “Dijital Sosyal Medya Dünyasında Gelecek, Trendler ve Yeni Riskler” başlıklı sunumunda, dünyada bilgi üretiminin her yıl katlanarak büyüdüğünü, 2012 yılında tüm insanlık tarihinde üretilen kadar bilgi üretildiğinin varsayıldığını söyledi. Dünyada internete girenlerin yarısının sosyal ağları kullanmasına karşın Türkiye’de internete giren 36 milyon kişiden 33 milyon gibi çok yüksek bir kitlenin sosyal ağları kullanmasının dikkat çekici olduğunu ifade eden Rıdvan Ahmet, “Türkiye interneti kullanma noktasında dünyada 15. sıraya yükseldi. Daha önce arama motorları ilk sıralarda yer alırken son yıllarda sosyal ağlar üst sıralara yerleşti. Evde televizyon seyreden toplumdan, yavaş yavaş evde bilgisayar ve tabletlerden video/film seyreden bir toplum haline geliniyor. Giderek mobil internet kullanımı artıyor. Her işimizi akıllı telefonlarla yapar olduk. Araştırmalara göre evlerde sabit internet yerine mobil interneti daha fazla kullanıyoruz. Pazar dağılımında da online mecralar klasik medya mecraları olan gazete, televizyon ve radyonun önüne geçmek üzere. Teknolojik gelişme, izleyici ve dinleyici kitlesinin davranışlarını kitle iletişim araçları vasıtasıyla şekillendirmektedir. Bazı alanlarda ise izleyici ve dinleyici talepleri teknoloji alanındaki gelişmeleri etkilemektedir” diye konuştu.

 

“STK’lar Z kuşağı üzerine fikir yürütmelidir”

Medyanın kuşaklar üzerindeki etkisine değinen Rıdvan Ahmet, 1965-1981 arasında doğanlara X, 1982-2000 arasında doğanlara Y kuşağı, 2001’den sonra doğanlara Z kuşağı adı verildiğini söyledi. Z kuşağının internet ve mobil iletiş devrimiyle yaşıt olduğunu, her türlü teknik cihazı kullanabildiklerini, konuşmaktan çok mesajlaşmayı tercih ettiklerini, değişime hızlı adapte olduklarını, aynı anda birçok işi yapabildiklerini, hemen ulaşmak ve paylaşmak istediklerini, sosyal ağları vazgeçilmez olarak gördüklerini, arkadaşlarını sosyal ağlardan seçtiklerini, görsel öğrenime yatkın olduklarını belirten Rıdvan Ahmet, buna karşın Z kuşağından olanların X ve Y kuşağıyla iletişim problemi yaşadıklarını, gerçek dünyanın aksine sanal dünyada yaşamayı tercih ettiklerini, dikkatlerini toplamakta zorluk çektiklerini, sabırsız olduklarını, rastgele yaşadıklarını ve güvenliğe dikkat etmediklerini söyledi. Şu an sosyal medyada ve sosyal ağlarda Y kuşağının etkin olduğunu ve teknolojiyi geliştirdiğini belirten Rıdvan Ahmet, bunun bir süre sonra değişeceğini söyledi. Genelde teknoloji devrimini, özelde ise sosyal ağları ve sosyal medyayı gerçek anlamda Z kuşağının şekillendireceğini ifade eden Rıdvan Ahmet, sivil toplum kuruluşlarının Z kuşağı üzerine fikirler üretmesi gerektiğini kaydetti.  Rıdvan Ahmet son olarak, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, medya ne kadar çeşitlenirse çeşitlensin önemli noktanın aktarılan mesajın ne olduğunun iyi belirlenmesi gerektiğini, güvenilir ve doğru bilginin her dönemde önemli olduğunu kaydetti.

 

“Medya aracılığıyla toplum dönüştürülüyor”

Öğleden sonraki oturumun ilk konuşmacısı AKRA FM Genel Müdürü Naim Güleç ise “Görsel ve İşitsel Medyanın Yarını ve Sivil Toplum Kuruluşları” konusunda katılımcılara hitap etti. İnsanoğlunun fıtratı gereği çevresinde olup biteni öğrenme, gelişmeler üzerine düşünme ve fikirlerini başkalarıyla paylaşma ihtiyacı hissettiğini, bunun da haberleşme eylemini başlattığını belirten Naim Güleç, “Medyayı, haberdar etme, bilgilendirme, eğitme ve eğlendirme fonksiyonları icra eden kitle iletişim araçları olarak ifade ederiz. Bu medyanın görünen yüzüdür. Medya aynı zamanda gündem belirleyen bir mecradır, toplumun ne düşüneceğini, ne hakkında ne kadar düşüneceğini belirlemeye çalışır. Eğer bilinçli bir medya kullanıcısı değilsek medya dünyayı algılama biçimimizi değiştirebilir, çıkar grupları için önemli olanı toplum için de önemli hale getirmeye çalışabilir, siyasilerle çıkar amaçlı hareket edebilir, reklamveren şirketlerin gizli reklama dayalı haberlerini yapabilir, zihinleri yönlendirebilir, subliminal tekniklerle bilinçaltına göndermeler yapabilir, 25. kareye yerleştirdiği görüntülerle çizgi film izleyen çocuğa cinsel içerikli mesajlar gönderebilir, ahlaki dejenerasyonu tetikleyebilir, aileyi yıpratabilir. Bu her medya grubu için geçerli değil anacak genel temayül bu yöndedir” dedi.


Toplumun geleceğiyle ilgili kaygı duymayan bazı medya kuruluşlarının manipülasyon ve dezenformasyon tekniklerini kullanabildiğini, bilgi eksiği bulunan bazı medya çalışanlarının ise misenformasyon yoluyla toplumu yanılttığını belirten Naim Güleç, medyanın yaptığı yayınlarla, başta tüketim alışkanlıkları olmak üzere birçok alanda toplumu dönüştürdüğünü söyledi.   

 

“Multimedya yayıncılık dönemini iyi algılamalıyız”

Kitap, gazete, dergi, radyo, televizyon ve sinemanın klasik medya olarak nitelendirildiğini ifade eden AKRA FM Genel Müdürü, yeni medyanın temel unsurlarının ise internet haberciliği, sosyal ağlar, sosyal ağları da içine alan sosyal medya ile bu alanın vazgeçilmezi olan isteğe bağlı yayıncılık anlayışı olduğunu ifade etti. 21. yüzyılda multimedya yayıncılık döneminin yaşandığını ve bu yeni dönemin iyi algılanması gerektiğini kaydeden Naim Güleç, “Haber, fotoğraf, video, podcast gibi içerikler; internet, uydu, dijital platform karasal/sayısal radyo ve televizyon gibi iletim araçlarıyla; bilgisayar, tablet, akıllı telefon, smart televizyon gibi iletişim araçlarıyla kitlelere aktarılıp onlara izle, dinle, oku, beğen, yorum yap, yönlendir, paylaş, haberdar et, geliştir, şikâyet et seçenekleri sunuluyor. Temel gaye insanların satın alma ve kullanma güdüsünün tetiklenmesidir” diye konuştu. 


Görsel ve işitsel medyada değişimin başladığını ifade eden Naim Güleç, “6112 Sayılı Kanun’la birlikte radyo ve televizyonlar medya hizmet sağlayıcısı oldu. İsteğe bağlı yayıncılık tanımlandı. 2013 yılının ilk yarısında karasal sayısal televizyon ihalesi sonrası yeni bir döneme girilecek. 11 HD, 22 SD televizyon yayında olacak. Televizyonlar da radyolar gibi hareket halindeyken takip edilebilecek. Kanuna göre radyo ihalesi, Türkiye’deki analog tv yayının sona erdirileceği 2015 yılında yapılacak. Bazı ülkelerde revaçta olan HD radyo yayını yakında gündemimize girecek. Yeni dönemde uydu, kablo ve IP üzerinden yapılan dijital platform yayıncılığı ağırlığını hissettirecek. IP TV, Mobil TV ve Web TV yayıncılığı hayatımıza daha fazla girecek. OTT ve HBB TV gibi internet tabanlı yeni uygulamalarla görsel ve işitsel medya tüketiciye daha kaliteli hizmet verebilecek” dedi.


Teknolojideki gelişmelerin paralelinde son yıllarda “yakınsama” kavramının gündemimize girdiğini ifade eden Naim Güleç, konuşmasına şöyle devam etti:

“Medya, telekom ve bilgi teknoloji şirketleri giderek birbirlerine bağımlı hale geliyorlar. Bir medya şirketinin Mobil TV yayınını, bilgi teknolojileri şirketinin ürettiği akıllı telefon üzerinden bir GSM şirketinin altyapısını kullanarak izlemeye başladık. Yakınsama, kitle iletişim araçları arasındaki mesafeyi giderek azaltacak. Sivil toplum kuruluşları, yakınsamanın ortaya koyacağı yeni imkânları çok iyi değerlendirmelidir.”

 

“Kaliteli içeriğiniz varsa her platformda yer bulur”

İlkeli yayıncılığın, doğru ve özgün içerik üretmenin, kaliteli ses/video arşivi oluşturmanın, kesintisiz web yayınının ve teknolojinin verimli kullanımının görsel ve işitsel yayıncılık alanında çok önemli hale geldiğini ifade eden Naim Güleç, “İzleyiciler ve dinleyiciler artık istediği içeriğe dilediği zamanda ulaşmak istiyor. Kaliteli içeriğiniz varsa her platformda yer bulur ve kitlenizle buluşabilirsiniz. Sivil toplum kuruluşları, faaliyetlerine ilişkin görsel ve işitsel materyalleri özgün bir medya ürünü haline getirerek başta sosyal medya olmak üzere tüm kitle iletişim araçlarında yer almasını önemsemelidir. Önemli olan hangi sosyal medyayı nasıl kullanacağımızı bilmektir” dedi.

 

Sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini duyurmak, bilinirliklerini artırmak, markalarını oluşturmak, saygınlıklarını artırmak, yeni üyelere ulaşmak bakımından medyanın desteğine ihtiyaç duyduğunu belirten Naim Güleç, konuşmasının sonunda sivil toplum kuruluşlarına şu önerilerde bulundu:

“Bir STK hangi alanda faaliyet gösteriyorsa o alana ilgi duyan muhabir ve editörlerle iletişim kurulmalıdır. Medya yöneticileri belli aralıklarla ziyaret edilerek faaliyetler yüz yüze iletişimle anlatılmalıdır. Her türlü medya mecrası yakından takip edilmeli, medya iletişim listesi oluşturulmalıdır. Basın bülteni, medya mensuplarının ilgili duyacağı kalitede ve içerikte hazırlanmalı, fotoğraf, video ve mümkünse prodüksiyonlarla basın bülteni zenginleştirilmelidir. Zaman zaman radyo ve televizyonlara konuk olunmalıdır. STK’lar sosyal medyanın, klasik medyaya oranla daha az maliyet ve emekle daha etkili kullanılabildiğinin farkında olmalıdır.”

 

 “Web siteleri STK’ların çevrimiçi şubeleridir”

Öğleden sonraki bölümün ikinci konuşmacısı e-ticaret ve sosyal medya uzmanı Göksel Öztürk, katılımcılara “Web ve Sosyal Medya Ortamının Etkin Kullanımı” hakkında bilgi verdi.

2012 sonu itibariyle dünyadaki 7 milyar insanın 2.4 milyarının internet kullandığını, bu insanların yarısından fazlasının sosyal ağlarda hesabı olduğunu ifade eden Göksel Öztürk,  “Bilinçli adımlar atıldığında sosyal ağlar ve sosyal medya tahmin edilemeyen imkânları sivil toplum kuruluşlarına sunabilecektir” dedi.


Dünyada 135 milyon civarında alan adı (domain), yaklaşık 30 milyon civarında ise aktif kullanımda olan (reyting ölçüm sitelerinin dikkate aldığı) web sitesi olduğunu ifade eden Göksel Öztürk "Eskiden sıradan bir web sitesine sahip olmak yeterliydi. Ama günümüzde milyonlarca site arasında kaybolmamak, rakiplerinizin gerisinde kalmamak için hatırı sayılır bir web sitesine sahip olmak zorundasınız" dedi ve bunun nasıl olacağına dair önemli bilgiler aktardı.  


İnternet ortamının giderek genişlediğini ifade eden Göksel Öztürk, “Arama motorları ve web otoritelerince dikkate alınan, potansiyel kullanıcılar tarafından kolay erişilebilir etkili bir web sitesine sahip olmak için dünyadaki yaklaşık 30 milyon site arasında yüzde 1-2’lik dilime girmek giderek zorlaşmaktadır. Bunun da belli başlı ve sürekli güncellenen kriterleri vardır. En önemli kriterlerden biri özgün ve güncel içeriğe sahip olmaktır. Sitedeki sayfalara verilmiş bağlantılar çok önemlidir. Bağlantı veren sitelerin kalitesi bir sitenin kalitesini etkileyen unsurlar arasındadır. Siteye doğrudan girişlerin artması, sitede geçirilen süre, ziyaretçi sadakati ve tekil hit sayısı bir siteyi diğerlerinden farklı kılan unsurlardandır” diye konuştu.


İstanbul’da faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının sitelerinin durumunu tek tek analiz eden Göksel Öztürk, konuşmasına şöyle devam etti:

“Web sitelerini sadece birer iletişim sayfası olarak görmemeliyiz. Amacına uygun kullanım, muhteva zenginliği, kullanım kolaylığı, dil kurallarına uyum, şık bir tasarım, kurumsal kimlik ve güncellik olmadan bir sitenin etkin olabilmesi zordur. Uzmanlardan profesyonel destek alınmalıdır. SWOT analizi yapılarak zayıf ve güçlü yönler tespit edilmelidir ve ona göre çözüm üretilmelidir. 

Üyelerle etkileşime önem verilmelidir. Web siteleri bizim online şubemiz, online yüzümüzdür. Herkesin var bizim de olsun mantığıyla hareket edilmemelidir. Nasıl ki insanlar derneğimize uğradığında hemen ilgilenmek onu kazanmak isteriz, web sitelerimiz de buna yönelik olmalı

E-posta aboneliği halen önemlidir. Blog ve forumlarda iz bırakılmalıdır. Web sitesi sosyal medya ile entegre edilmeli böylece sitede yayımlanan içerik sosyal ağlar üzerinden potansiyel kitlelere de ulaştırılabilmelidir."

Sosyal ağlara da değinen Göksel Öztürk konuşmasını şöyle tamamladı:

 "Burada önemli olan husus sizin neyi, ne amaçla, kimlere paylaştığınızdır. Sosyal medyayı sizin aleyhinize tehlikeli yapan şey neyi paylaştığınızdır. Çünkü paylaştığınız şey dakikalar içinde milyonlar tarafından izlenebilir. Faydalı yapan ise aslında yine tam budur, faydalı bir paylaşım milyonlarca insan tarafından istifade edilebilir. Dolayısıyla neyi paylaşabileceğinizi bildikten sonra gönderin de dünyayı dolaşıp gelsin."

 

“E-sisteme geçen STK’lar gelecekte daha etkin olacak”

Öğleden sonraki oturumun son konuşmacısı olan Zinde Sosyal Gelişim Derneği E-Sistem Çalışma Grubu Üyesi Ahmet Edip Seçkin, katılımcılara “Ortak Alan: İnternet” konusunda hitap etti. Kuruluşların yaptığı toplantı, yazışma ve iletişim gibi temel eylemlerini hem klasik yaklaşımla hem de internet yaklaşımıyla ele aldı. Sunumunu web ortamından uygulamalı bir şekilde yapan Edip Seçkin, “Günümüzde online hizmetleri kullanmak zaman, mekan ve maliyet bakımından avantaj sağlayacaktır. Klasik bir sivil toplum kuruluşu toplantılarını daha çok fiziki ortamda yüzyüze yapar, mekâna ve zamana bağlı olarak toplantısını icra eder, yazışmalar kâğıda/bilgisayara aktarılır. E-sistemli bir dernekte ise toplantılar Google Hangout ve Skype ve benzeri araçlar ile 10 kişiye kadar görüntülü, etkileşimli yapılır ve bunu da ücretsiz bir şekilde online yapabilir. Herkes evinden toplantıya katılabilir. Böylece zamandan tasarruf sağlanır, mekân faktörü ortadan kalktığı için farklı kıtalarda yaşayan üyeler de toplantıya katılabilir. Toplantıda alınan kararların online dokümantasyon hizmeti veren uygulamalara kaydedilebilir. Böylece bir taraftan hızlı iletişim kurulurken, diğer taraftan bilgiye doğru ve hızlı erişilmiş olur. Hem ulaşım hem mekân kiralama maliyeti ortadan kalkmış olur.   Sivil toplum kuruluşları ortak alan interneti, e-toplantılar yapacak şekilde kullanmaya başladı. Bu tür sivil toplum kuruluşlarının sayısı giderek artacaktır. E-sisteme uyum sağlayan STK’lar internet dünyasındaki takım çalışmasına olanak sağlayan araçları daha etkin bir şekilde kullanma yetisini kazanacaktır” dedi.

 

“STK’lar bilinçli medya takipçisi olmak zorunda”

Programın değerlendirme konuşmasını yapan Zinde Sosyal Gelişim Derneği Başkanı Emin Çınar, “Bugün burada konuşulanlardan anlıyoruz ki, insanoğlunun ürettiği teknolojik aygıtlar, kitle iletişim araçları vasıtasıyla yine insanları dönüştürüyor. Gelecek nesil hayatı bizden daha farklı algılayacak ve yaşayacak. Jenerasyon farkı uyumu zorlaştırıyor. Sivil toplum kuruluşları olarak hepimizin sosyal sorumluluklarımız var. Sosyal medya dahil her türlü medya, dijital değişime karşı duyarsız kalamayız. Bugüne kadar örnek alınan bir grup olarak nitelendirildik. Dijital çağdaki uygulamalarımızla örnek alınmaya devam edilecektir. Geleceğin nesline hitap edebilmek için sivil toplum kuruluşlarının sürekli kendisini revize etmesi gerekiyor.  Kurulu düzeni olan her dernek aynı zamanda e-dernek olarak faaliyetini sürdürebilmelidir” dedi.


Medyaya ve sosyal medyaya bakışın nasıl olması gerektiğini değerlendiren Emin Çınar, konuşmasını şu ifadelerle bitirdi:

“Dünyanın gidişatını yönlendiren sistem ve organizasyonlar her zaman var olacaktır. Kitle iletişim araçları her daim aktif olacak ve gelişerek, genişleyerek hayatımızı etkilemeye devam edecektir. Mühim olan, varlık sebebimize uygun bir hayatı yaşayabilmemiz bakımından, ilahi mesajımız Kur’an’ın anlamıyla her an buluşarak, Peygamber (sas) Efendimizin tavsiye ve prensiplerine tam uyarak, medyanın ve tüm kitle iletişim araçlarının bize sunduğu içerikleri kritik ve analitik düşünme süzgecinden geçirerek ‘bilinçli medya takipçisi’ olmaktır. Başta sosyal medya olmak üzere her türlü medya ortamında, tedbiri elden bırakmadan farkımızı ortaya koyarak farkındalığı artırmaktır.”

AKRA FM Haber Merkezi